İrfan Osman Hatipoğlu
Yapılan bir araştırma verilerine göre, Prof. Dr. Necip Atar ülkemizde bulunan 185 bin bilim insanı arasında, 66. sırada yer aldı. Başka bir değişle sayın Atar, “100 Türk büyüğü!” arasında yer alarak hemşerileri olarak bizleri sevindirdi. Pamukkale Üniversitesi gönendi.
Sayın Necip Atar’ın akademik yaşamını baktım. 1999-2003 yılları arasında Lisans eğitimini Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde tamamlamış. Yüksek lisansını (2023-2006), Doktora eğitimini (2006-2012) yine Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde yapmış. Ortada uluslararası/ulusal düzeyde başarı öyküsü yazacak eğitimi yok. Fakat eğitim aralığını baktığımızda, farklı şeyler görebiliriz.
Sayın Atar’ın doktora yaptığı dönem üniversitelere cemaat/tarikatların egemen olmaya başladığı dönemdir. Doktora tezleri danışman hocalar tarafından yazılır. Makaleleri cemaatlerin ilişki ağları üzerinden uluslararası dergilerde yayınlatılır. Aynı organizasyon tarafından, dünyanın değişik noktasındaki bilim insanlarına “atıf” yaptırılır. Akademisyenin “100 Türk büyüğü” arasına girmesi sağlanır.
Sayın Atar, bu gurup bilim insanı arasındadır demiyorum. Akademik yaşamı, kendisine sorgulamamızın dışına çıkarmıyor. Bir de, tarafını net olarak ortaya koymuş, üniversiteyi bağımlı olduğu gurubun arka bahçesi yapmaya çalışan rektörün yardımcısı olmak…
Genel ilke…
Üniversite ve akademisyen olmanın, uluslararası değişmez ilkesi vardır. Özgür ve özerk olmak/savunmak. Özgür ve özerk olmayan bir üniversitede bilim insanı (akademisyen) olunmaz. Ancak öğretim elemanı olunur.
Ne anladıysanız öyle değerlendirin.