İrfan Osman Hatipoğlu
Başkan Nuri Çavuşoğlu’nun belediye meclisinden geçirdiği karar sonrası, belediyenin çalıştırdığı bazı tesislerde içki içmek serbest bırakıldı. Bunun doğru ve yerinde bir kara olduğunu, başkanı kutladığımı daha önce belirtmiştim.
Kutlamakla ne kadar doğru iş yaptığım, tarafların açıklamalarıyla ortaya çıktı. Çünkü tarafların alınan kararın ruhunu kavrayamadığını tanıklık ettik.
İçki içme eylemimizi savunmak zorunda mıyız?
Türklerin içki üretmesi/içmesi ve İslam dininin içki üzerine koyduğu kısıtlamalar üzerine tartışmayı bir yana bırakıyorum.
Öyle anlaşılıyor ki, karşı taraf, kendi konfor alanına dönüştürdükleri tesisleri, paylaşmak istemiyor. Gerekçe olarak eşleri, çocukları ile gittikleri yerde rahat edemeyeceklerini, çocuklarına kötü örnek oluşturacağını öne sürüyorlar.
Bu doğru bir yaklaşım olmadığı gibi gerçekçi değil.
İçki içmek, toplumun kültüründe var. Siyasal İslamcı “Arap öykünmeci” iktidar gelinceye kadar içmek sıradandı. Rahatsız olmadığımız gibi ahlakımızda bozulmuyordu. Ne zaman iktidar; bir kültürü yok etmek için içki içmeyi önce alkollü içkiyi evirdi, arkasından alkollü içki içmeyi “yaşam biçimini” yeniden kurgulama aracı haline getirdi, içenleri ötekileştirdiği gibi bir kadeh içkinin içine hapsolmuş ahlakımız bozulmaya başladı!
Karşı tarafın karşı tarafı ne diyor?
Başkan Çavuşoğlu’nun kararını savunması gerekenler ise, “erken oldu”, “alkol zararlı ama insan hakkı” gibi garip, bir o kadar utangaç söylemlerle savunmaya çalışıyor. Kısacası kararı kavrayamamışlar. Alınan karar, siyasal İslamcı iktidarın “toplumu vasat” hale getirme girişimine karşı alınmıştır. “Zamanı mı, zararlıda insan hakkı” benzeri utangaç açıklamalarla savunma hakkınız yok beyler…
Karar ve alınış tarzı doğrudur.
Bilinmesi gereken bir şey var. Yürekli olmak ve ne istediğimizi bilmek zorundayız. Yaşam tarzına müdahale alanında uzlaşı arayışına girersek sürekli kaybederiz.
Çağrım…
Başkan Çavuşoğlu’na -yaşam tarzı ile ilgili aldığı tüm kararlar doğru- koşulsuz desteklemeyi sürdürmeliyiz.