Ana Sayfa YAZARLAR 27.01.2022

Açlık sınırı üzerinden

Açlık sınırı üzerinden

Hüseyin Sözeri/Araştırmacı-Yazar

Çalışanların –işçi, memur-, emeklilerin ücret artışı yetersizliği, genellikle çay simit fiyatı üzerinden yapılır. Dört kişilik ailenin günde üç öğün, her öğünde bir simit, yanında bir parça peynir, iki çay içse günde şu kadar, ayda toplam şu miktar… Bir diğer hesaplamada, sendikaların/sivil toplum örgütlerinin düzenli aralıklarla yaptığı, çalışanların “geçim koşullarını” ortaya koyan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmalarıdır. İlgili dönemde dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken besin harcaması üzerinden “açlık sınırı”, buna eklenen giyim, konut –kira, elektrik, su, yakıt-, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri gereksinimler için yapılması gereken harcamaların toplamıyla “yoksulluk” sınırı hesaplanır.

Yapılan çay simit, açlık ve yoksulluk sınırı hesaplamaları, çalışanların günlük yaşamının sürdürülebilir olmadığını ortaya koyar.  Çalışanı açlık/yoksulluk sınırında yaşamaya zorlamak üretkenliği, yaratıcı olmayı yok eder. Özellikle genel sağlığı olumsuz etkileyerek mutsuz/ümitsiz insanlar ‘yığını’ oluşur. Mutluluğun bulaşıcı şekilde yayılmasını, birlikte bir şeyler üretmeyi, barışın korumasını engeller. Çünkü sağlıklı insan, Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımladığı gibi: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Bu tanımdaki bedence ve ruhça iyilik hali sağlığın bilinen yüzüdür.  İnsanın “yeterli, dengeli, sağlıklı” beslenmesiyle doğrudan ilintilidir. Büyüme, gelişme ve sağlıklı yaşam içinde 50’den fazla türde besin ögesine -karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral vb-, gereksinim vardır. Bunların da en az yarısının hayvansal kaynaklı olması gerekir. Sağlıklılık tanımında bulunan “sosyal yönden iyilik hali” kavramı ise sağlığın sadece kişisel bir olgu olmadığını, toplumsal yönünün de bulunduğunu ortaya koyar. Kişinin sosyal yönden tam iyilik halinde olmasının ön koşulu da sosyal yaşantısının sağlıklı olmasıdır.

Ülkeyi uzun süredir –yirmi yıl- yöneten tek adam, uyguladığı neo-liberal politikalarla, toplumun “tam iyilik” durumu yok etti. Bedensel ve ruhsal sağlığının korunması için gerekli besin öğelerini ulaşılamaz duruma getirerek, yetersiz ve dengesiz beslenme yaygın kamusal sorun haline geldi. Diğer yandan günlük yaşamı, kamu kurumu hizmetleri sunumunu Ortaçağ öğretisi üzerinden düzenlemeye çalışması, eğitimin tüm aşamalarını “dinselleştirmesi” ebeveynleri çocuklarının geleceği ile kaygılarını arttırdı. Hukukun üstünlüğü ötelenip hak arayışın engellenmesi, kayırmacılığın yaygınlaşması, güvende hissetmeme sağlığın ‘sosyal’ ayağını örseleyerek, sağlığı tam iyilik hali olmaktan çıkardı.

Tek adam iktidarı, insanımızın yalnızca sağlığını alıp götürmedi. Eğitimin, kültürün, sanatın içini boşaltarak ülkede entelektüel sığlık derinleşti. Azımsanmayacak sayıda edilgen, özgüven yoksunu, öğrenme yetisini kaybetmiş, aydınlanma değerlerini küçümseyen kaderci güruh oluştu. Bu nedenle, ülkeyi yeniden ‘aydınlığa’ kavuşturmada işimizin kolay olmadığını bilmekte yarar var.

 

 

 

 

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

Atatürk’ün Antakya Sevdası

Atatürk’ün Antakya Sevdası

Hazır Site by Uzman Tescil