İrfan O. Hatipoğlu/Araştırmacı-Yazar
Kentlerimiz, akarsularımız, dağlarımız, vadilerimiz siyasal İslamcı iktidar tarafından ağır saldırı altında. Rant yaratabileceklerini düşündükleri her alanı “işgalci” bir yaklaşımla yağmalıyorlar. Yağmacı, işgalci saldırıya karşı başta kadınlar olmak üzere yurtseverlerin, kamusal duyarlılığı olan yurttaşların direnişi yükseliyor. Yurt savunmasında, farklı başarı öyküleri yazmaktalar. Umudumuzu korumamıza, kaygılarımızın azalmasına, yaşama sevincimizin sürmesine katkı yapaktadırlar.
Siyasal İslamcı iktidarın yağmacı, işgalci saldırılarının yaygın bilinen yüzü “kentlerin yağmalanması” olarak ortaya çıkmaktadır. Kentlerin gözde noktalarında kalan kamu arazileri – okul, hastane, kamuya ait fabrika alanları, yeşil alan olarak ayrılmış araziler vb.- ‘kupon’ arazi olarak görülerek rant alanına dönüştürülüyor. Kupon arazi bakışı yalnızca İstanbul ile sınırlı değil. İktidar oldukları irili ufaklı tüm kentlerde bu anlayış egemendir. Bu kentlerin en tipik örneği Denizli’dir. Denizli; sosyolojik dokusu içinde egemen olan ‘tutucu’ anlayışın, siyasal İslamcı İktidar ile birleşmesi sonrası yaşam biçimi, kültürel gelişimi geriletilmiş, tarihî yapılar, kamu binaları yıkılarak rant alanları açılmış, kentteki mimari anlayış sıradanlaştırılarak kimliksizleştirilmektedir.
Denizli kent kimliğine yapılan saldırılar, kentte yaşayanlar tarafından yeterli duyarlılıkla ele alınmıyor. Bir gün önce gördüğünüz tarihi yapının, kenttin belleği olan bir konutun, işyerinin yeni güne başlandığında yok olmasına tanıklık etmek rahatsız etmiyor. Yaşayanların kenti savunmada, kamusal duyarlılık yeterince gelişmese de, yapılan saldırıları uzun süredir not alan “yalnız” bir adam var. Hüsamettin Ataman… Sayın Ataman, 68 kuşağından, ODTÜ mezunu bir mimar. Yalnızca yıkımların, saldırıların notlarını tutmuyor. Mimarlar Odası Başkanlığı döneminde yaptığı öneriler, yerel medyada – yazılı, görsel – yazıları sunumları ile kentin kimliksizleştirilmesinin önünü kesmeye çalışıyor. Söylemenin ve önermenin yeterli olmadığını düşünerek, bir dönem Cumhuriyet Halk Partisi’nden Denizli Belediye Başkan adayı oldu. Kazanamasa da kente ve kent kültürüne yapılan saldırıların geniş kitlelerde konuşulur olmasının önünü açtı.
Denizli’ye Hüsamettin Ataman’ın katkısı bununla sınırlı değil. Denizli egemenlerinin unutturmaya çalıştıkları ve bilgi kirliliği oluşturarak önemsizleştirmek istedikleri, kurtuluş savaşı sürecinde yaşanan ‘Denizli Demirci Mehmet Efe’ vakasını araştırarak kent belleğine taşımasıdır. Denizli egemenleri, milli mücadele sürerken yerli azınlıklar ile işbirliği yaparak işgalci “İtalyan ve Yunan Ordularını” kente davet etmiş, milli mücadeleye karşı kent halkı kışkırtılmıştı. Demirci Mehmet Efe Vakası, bunun üzerine gerçekleşmiş, kent yeniden kurtuluş mücadelesine katılmıştır. Olayın doğru aydınlatılması, dünün ihanet içinde bulunan egemenlerinin, bugünün egemeni olan uzantılarını çok rahatsız etti. Bu rahatsızlığın oluşturduğu kent iklimi Sayın Ataman’ın kent ile ilgili verdiği mücadelenin kitleselleşmesinin önünde engel oluşturmakta, ötekileştirilerek görünmez kılınmaktadır.
Uzun süredir, ülkemize egemen olan siyasal İslamcı iktidar uygulamalarıyla yurttaşlarımızı korkak, ürkek ve yılgın kıldı. Bu nedenle kentlerini, doğasını savunan bir avuç insan çok değerli… Anadolu’nun her bir kentinde bulunan Hüsamettin Ataman benzeri yerel aydınların tuttukları yıkım notları, ektikleri tohumlar çok önemlidir. Çünkü yurtseverlerin, aydınlanmacıların iktidar yürüyüşü bunların çabaları üzerine inşa edilerek yükselmektedir. Umudumuzu onların çabaları ile koruyoruz. İyi ki varlar…