İrfan O. Hatipoğlu/Yazar
Cumhuriyet Gazetesi’ni yapılan saldırıları kanıksadık. Gericiliğin, aydınlanma karşıtlığının yükseldiği dönemlerde artan bu saldırılar, yalnızca Cumhuriyet Gazetesi ile sınırlı görülmemelidir. Aynı zamanda saldırgan gerici “güruhun” hedefinde gazete okurları da vardır. Çünkü Cumhuriyet okurları beldelerinin/mahallelerinin hak arayıcıları, uygarlaşmayı savunan, ortaçağ gericiliğine karşı duran aydınlarıdırlar. Bu nedenle saldırganlar için yalnızca gazetenin yıldırılması yetmez. Onunla birlikte okurlarının da yıldırılması gerektiğini çok iyi bilirler. Gazeteye yapılan saldırıların arttığı dönemlerde gazete okurları da payını düşeni alır. Cumhuriyet Gazetesi okumak “kahramanlığa” dönüşür.
Siyasal İslamcı iktidarın ülke de oluşturduğu korku ikliminde Cumhuriyet Gazetesi okumak kahraman olmanın yanında, dirençli olmayı gerektiriyor. Taşrada yaşayan okurlar olarak bunu derinden hissediyoruz. Bu nedenle gazeteyi yapılan her saldırıyı “okuyucuya” yapılan saldırı olarak görmekteyiz. Yerel gerici odakların, siyaset bezirgânlarının, mankurtların saldırılarına karşı direncimiz artmakta, birer kahramana dönüşmüş durumdayız. Her birimiz beldemizde/mahallemizde çoban ateşi olduk. Bu durumun en tipik örneği babamın öyküsüdür.
Babam Hüseyin Efendi (Hatipoğlu) yetmiş altı (76) yıllık ömrünün en az elli yılını, bir köyde -Denizli Nikfer Köyü- Cumhuriyet okuru olarak geçirdi. Zor koşullarda köye getirttiği (bazen birikmiş olarak) gazeteyi son harfine kadar okur, edindiği bilgileri paylaşır, köyünde marjinal konuma düşecek kadar inançla savunurdu. İlhan Selçuk, Oktay Akbal gibi düzenli yazarların tiryakisi, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun, Melih Cevdet Anday’ın hayranıydı. Cumhuriyet Gazetesini yaşamında hep ayrıcalıklı tuttu. Öyle ki ağabeyin M. Tahir Hatipoğlu bir sabah Cumhuriyette yazım “çıktı” dediğinde, Hıfzı Veldet’in yerinde mi diye sorduğunda, “orada” yanıtını alınca yüzüne yansıyan coşkuyu hala anımsarım. Ona, Cumhuriyet Gazetesi tutusu köyünde hep “öteki” olarak kalmasına sağladı. Yerel gericilerin saldırılarını göğüslemek zorunda bıraktı. Yoruldu. Yılmadı. Diğer yandan Cumhuriyet Gazetesi okurluğu köyünün bilgesi, aydını, danışılanı, yol göstereni, güvenileni, zor zamanların insanı olmasını ve köyünün “efendisi” olarak ömrünü tamamlamasının önünü açtı.
Cumhuriyet Gazetesi babamı köyünün efendisi yaparken, bana da aydınlanmamın, uygarlık değerlerine sahip olmamın önünü açtı. Tam kırk iki yıldır Cumhuriyet Gazetesi düzenli okurluğu babamdan bana geçti. Uzun okurluk süresinde babamın yaşadığı zorlukları –çalıştığım üniversitede, yaşadığım mahallede- ben de yaşadım/yaşıyorum. Çalışma arkadaşlarımın, komşularımın koltuğumun altındaki Cumhuriyet Gazetesi’ni ürkek/tedirgin bakışları, hak etmediğim halde bana kahraman ediyor.
Bu kez Cumhuriyet Gazetesi’ni ve okurlarını yapılan saldırılar geçmişteki saldırılara benzemiyor. Daha bilinçliler, örgütlüler ve ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Siyasal İslamcı iktidar oluşturduğu “korku ikliminde” açtıkları karanlık dehliz de insanları yılgınlığı iterek, dirençlerini kırarak yol alma çabasındalar. Yoldaki en büyük engel olarak da Cumhuriyet Gazetesi ve okurlarını görmektedirler. Saldırganların bilmediği, hesaplayamadığı bir şey var. Cumhuriyet Gazetesi’nin ve okurlarının dirençlerinin büyüklüğü ve birer kahraman oldukları…

Alternatif Tarım Platformu Başkanı
Saldırganlara okurlar olarak elimizin tersiyle “hadi oradan” diyoruz. Hadi oradan!