Bir tarım kenti: Denizli
Ülkemizde gıda güvenliğinin sürdürülemez duruma gelmesi, uzun süredir uygulanmakta olan tarım politikasıdır. Uygulanmakta olan tarım politikası, sektörün sorunlarını çözmek yerine, sorunları bir önceki yıla göre artırarak gelen yıla aktarmaktadır. Aktarılan sorunların bazıları; desteklemelerin yasanın belirlediği sınırın altında kalması, kaynak ve finansman sorunu nedeniyle üreticinin borç sarmalına sürüklenmesi, temel tarım ürünlerinde gümrük vergisiz ithalatın artması nedeniyle üreticinin rekabet şansının azalması, gıda enflasyonu genel enflasyon oranının üzerindeyken tarım ürünlerinin üretici fiyatlarının bu seviyenin altında düşmesi vb. Sonuç olarak çiftçinin tarımsal üretimden koparak kentlere göç etmesi ve ekilen toprak miktarının gerilemesi üretimde azalmalara neden olmuş, gıda güvenliğini tehlikeyi atmıştır.
Tarım sektörünün içinde bulunduğu genel sorunlar, lokalde Denizli tarım üretimine etkilemektedir. Çiftçiler hızla üretimden kopmaktalar, kent içi içgöç ile -toplam nüfusun yüzde 64’ü kent merkezini oluşturan Merkezefendi, Pamukkale ilçesi- hızla kent merkezinde birikmektedirler. Oysa, Denizli bir sanayi kentti olmak kadar, bir tarım kentidir. Toplam yüz ölçümünün yüzde 31’i tarım arazisi, bu arazinin yüzde 44.45’i sulu tarım yapılan, önemli ovalar vardır. Ovalar arası rakım farklılığı -130 metreden başlayıp, 1700 metreye yükselir- ürün desenine çeşitlendirmiştir. Önemli üretim gücüne sahip kentte, içgöç nedeniyle küçük aile tarım işletmeleri hızla çöküyor. Çökmenin göstergesi olarak geleneksel ürünlerde görülen üretim azalması ile il düzeyindeki çiftçi örgütlenmesinin durumunu gösterebiliriz. Denizli Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarında 190 adet tarımsal kalkınma, 83 adet sulama ve 3 adet su ürünleri kooperatifi olmak üzere toplam 276 kooperatif bulunmakta, bu kooperatiflere 42.423 çiftçi ortaktır. Sayısal çokluğa rağmen içlerinde başarı öyküsü yazan tarım kooperatifi yok. Birçoğu sahipsiz, atıl, ne yapacaklarını bilmez durumdalar.
Ülkemizde ve Denizli’de tarımsal üretimi sürdürülebilir hale getirmek zorundayız. Üretimin ana öğesi olan tohum, enerji ve tarım kimyasalları ulaşılabilir noktaya çekilirken, tarımsal örgütlenme yeni bir anlayışla ele alınmalıdır. Örneğin üretimden satışa görev alacak Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, büyükşehir belediyesi öncülüğünde yeniden yapılandırılarak etkin ve verimli çalışır duruma getirilebilir.
Gerekli önlemler alınmazsa çiftçiler yoksulluktan, tüketiciler pahalı gıda tüketmekten kurtulamaz.