Ana Sayfa GÜNCEL 29 Temmuz 2024

Arif Balkanay “Hedef, eğitim ve kültür şehri yaratmak”

“Geleceğin Çağdaş Denizli’sini Yaratmak” amacıyla hazırlamış oldukları; “Sağlıklı kentleşme, nitelikli yapılaşma, kültürel, tarihi, doğal çevre değerlerinin korunarak geliştirilmesi ve halka daha nitelikli teknik hizmet sunulması için ortak mesleki faaliyet denetimi ve teknik iş birliği protokolü” ivedilikle imzalanarak yürürlüğe sokulmalıdır.
Arif BALKANAY/Mimar
Doğduğum topraklara ayak basmayalı aylar olmuştu. TMMOB-İKK sekreterimiz Mehmet Öztürk arayıp; “Abi, Büyükşehir Belediyesi ile görüşmemiz var, senin de bulunman çok önemli,” dediğinde hemen kabul ettim. Saatler süren yolculuktan sonra şehre girişte, çiçeği burnunda Büyükşehir Belediye Başkanının gülümseyen portresiyle süslü “Sevdamız şehrimize” yazılı kocaman afişiyle karşılaştım; sanki ‘hoş geldin’ der gibiydi. “Sevda!” ne kadar da büyük ve derin bir duygu durumuydu; sevda varsa hayâller de olmalıydı, çünkü; ancak o zaman bu diyarlara dair bir başarı hikâyesi yazılabilirdi. ‘Stratejik Plan’ dedikleri, zaten bundan başka ne olabilirdi!
Ev sahibimiz, Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili ve Denizli Kent Konseyi Başkanlığı görevlerini birlikte yürüten, tam on yıl bu şehirde belediye başkanlığı yapmış, TMMOB ailesinin de bir üyesi olan inşaat mühendisi Ali Marım’dı. Hâl böyle olunca bir nevi aile içi toplantı gerçekleştirdik, kendimizi evimizde gibi hissettik. Birliğimize bağlı tüm Odaların başkan ya da temsilcileri kendi uzmanlıkları alanındaki konuları birer birer ele alma, sorun ve çözüm önerilerini sunma fırsatı buldular. Bu kadar nitelikli, somut konuların ele alındığı toplantıda, keşke Büyükşehir ve İlçe belediye başkanları da olabilseydi; ilk elden, bu şehre dair bir başarı hikayesinin yapı taşlarının nasıl örülebileceğini hep beraber ele alabilseydik. Neyse, Ali başkan tek tek notlarını aldı, yetkililere tez elden ulaştırır.
Lakin, ülkedeki siyasi iklim yerel yönetimler eliyle değişecekse, katılımcı/toplumcu belediyecilik ve yerel demokrasi örnekleri ilmek ilmek dokunup güzelim ülkemiz yeniden demokrasiyle buluşacaksa, son çeyrek asırdır bize unutturulan çalışma ve örgütlenme tarzlarını yeniden hatırlamamız ve gerçek kılmamız gerekiyor. Bu nedenle bir kente dair iyi, güzel, doğru şeyleri söylemekle yetinmeyip o şeylerin gerçekleşmesi için de örgütlü mücadele etmemiz gerekiyor. İşte, TMMOB yetmiş yıldır bunun için var. Konumuz yerel yönetimler olduğuna göre hatırlayalım; beşikten mezara kadar insanoğlunun ihtiyaç duyacağı nerdeyse tüm alanlarda mimarlara, mühendislere, şehir plancılarına iş düşüyor. Onlar olmadan yerel yönetim olmaz, olsa da yeterince başarılı olamaz.
Amacımız hep beraber bir başarı hikâyesi yazmak olduğuna göre, bu şehre olan sevdamıza yakışır uygulamaların altına imza atmamız, bunun için de başat bir/birkaç stratejik hedef belirlememiz gerekiyor, hele hele her belediyenin ‘Stratejik Plan’ hazırlığında olduğu şu günlerde… Temel soru şu; Denizli ne şehri olmak istiyor? Tarım, sanayi, yüksek teknoloji, sağlık, eğitim, turizm, traverten, tekstil, ticaret, kültür, enerji… Bu alanlardan hangisi ya da hangileri öncelikli stratejik hedef olacak? Merkez ve ilçeler hangi alanlarda daha öne çıkacak? Bölgesel kalkınma modelleri nasıl şekillenecek? Ve her şeyden önemlisi; üreten ve zenginleşen bir Denizli yaratılırken gelirin adil paylaşımını kim, nasıl örgütleyecek?
Büyükerşen Hoca, bu günlerde kıskanarak izlediğimiz Eskişehir için, yıllar önce yola çıkarken bu sorunun yanıtını bularak başlamış işe; “Hedef, eğitim ve kültür şehri Eskişehir yaratmak,” demiş ve başarmış. Peki ya Denizli? Tarihin ve doğanın bize sunduğu eşsiz varlıklarımıza, insanımızın girişimci ruhuna rağmen, başat bir stratejik hedef gözeten kentleşme ve kalkınma süreci yaşayamamış. Hâl böyle olunca da buna uygun; ulaşımından alt yapısına, yerleşim alanlarından üretim alanlarına kadar tanımlı, ruhu olan, kimlikli bir Denizli yaratılamamış. Tüm sektörlerin yıllık ihracat toplamı beş milyar doları geçememiş, o da adil ve yaygın olarak paylaşılamamış.
Oysa Denizli; sadece kültürel ve doğal değerleriyle İspanya ya da Portekiz’i sollayacak bir potansiyele sahip. Ve onların sadece turizm gelirleri, bizim toplam ihracat gelirimizin on katı! Halbuki doğru bir süreç yönetimiyle sadece turizm gelirlerimiz yıllık (hadi ben çok mütevazi olayım) en az beş milyar dolar olabilir. Çünkü bizim; Pamukkale gibi bir dünya harikamız var. İncil’de yer alan yedi kiliseden biri şu an Laodikeia’da ve ayağa kaldırılmış durumda. İsa’nın on iki havarisinden biri olan Aziz Philippos’un mezarı ve Cehennem Kapısı Hierapolis’te. Antik dönemden bu yana şifa aranan termal sular aynı bölgede. Bırakın ilimizdeki diğer onlarca antik kenti ve kültür/doğa harikası yerleri, sadece bu zenginliklerimiz bile bize yılda milyarlarca dolar getir getirme potansiyeline sahip. Sadece yapmamız gereken şey; havlu, bornoz, traverten ihracatı sırasında gösterdiğimiz ticari zekâyı, “İnanç ve Sağlık Turizmi” için de gösterebilmek. Ege Bölgesindeki diğer antik kiliseleri ve Efes Meryem Ana’yı da kapsayacak şekilde Hristiyan dünyası için bir kutsal “Hac Yolu Rotası” çizebilmek. Çoğunluğu orta yaşlı, orta ve üst gelir grubuna ait milyonlarca turisti, ortalama üç haftalık termal sağlık seanslarıyla tedavi ederken bu kutsal yolu da katetmelerini programlamak, kendi hac ritüellerini yaşamalarını sağlamak… Bu amaçla iki bölgeyi pilot bölge ilan etmek; Birincisi, yıllar önce “Ladik Kültür Vadisi” diye tanımladığım; 1780’lerde yapılan ve Tren Garından Eskihisar’a doğru uzanan eski tren yolunu merkeze alarak tüm bölgenin (Sümer, Sevindik, Eskihisar, Sanayi Siteleri) kültür ve turizm odaklı yeniden kentsel planlamasını yapmak. Programlı bir şekilde fiziki yatırımlarını gerçekleştirmek; bir yandan her biri sadece o yapının bile ziyaretçi çektiği, bilgi toplumunun kültür/turizm yatırımlarını gerçekleştirmek, öte yandan depreme karşı tüm bölgenin dirençli ve çağdaş fiziki dönüşümünü sağlamak ama yöre halkını dışlamadan, yerinde yaşatarak… İkincisi ise; Gölemezli’nin kıraç bölgelerinde termal turizmin barınma ve tedavi merkezlerini yaratmak; on bin, yirmi bin, elli bin yatak kapasiteli, teknolojinin tüm olanaklarını bünyesinde barındıran konaklama ünitelerini, tedavi merkezlerini, sosyal, kültürel tesislerini gerçekleştirmek… Ve işte bu hedefe uygun olarak raylı sistem ulaşım ağlarını, hava ulaşım ağlarını, alt yapı yatırımlarını, suyun/termal suyun koruma kullanma olanaklarını, Pamukkale ören yerinin yönetim ve kullanım koşullarını belirlemek. Ve her şeyden önemlisi; tüm bu süreçleri bilimin ve tekniğin ışığında kamunun çıkarını gözeterek yaşamak, yaşatmak…
İşte o zaman, bu toplantıda Oda temsilcilerimizin bahsettiği hususlar gerçek anlamını kazanmış olacak, devamını yapma kararı aldığımız bu toplantılar amacına ulaşmış olacak. Her bir alt konunun bu stratejik hedefin bir parçası olduğu bilinciyle özetleyelim;
· Depreme ve doğal afetlere karşı dirençli bir Denizli yaratmak için bölge/ada bazlı planlama ve dönüşümler esas alınmalı ve ivedilikle başlatılmalıdır.
· Su kaynaklarımızın verimli kullanımı için acil eylem planı gerçekleştirilmelidir. Akbaş Barajı, bırakın gelecek elli yılı daha bugünü bile kurtarmada yetersizdir. Gökpınar Baraj Gölünün yakın çevresindeki plansızlık durumu acilen giderilmeli, gölet, yeniden içme suyu rezerv alanı haline dönüştürülmelidir. Bu hususta “koruma zonları nedeniyle yapılaşma sorunları doğacağı” gerekçe gösterilemez. Çözüm, bilimsel veriler ışığında, koruma zonlarının niteliğinin ve mesafesinin ele alınması olacaktır.
· Jeotermal kaynakların verimli kullanımı sağlanmalıdır. Reenjeksiyon yapılmadan enerji üretimi, dolayısıyla tarım alanlarının zarar görmesi engellenmelidir.
· Kırsal alanlar için kalkınma ve yerleşim modelleri geliştirilmelidir. “Kırsal Mahalle” tanımı eski köylerimiz için gündeme alınmalıdır. Kırsal/Bölgesel kalkınma modelleri için her yörenin öne çıkan üzüm, kekik, elma gibi ürünlerinin katma değeri yüksek sonuç ürünlere dönüşümü ve pazarlanmasına yönelik kooperatifleşme türü örgütlenmelere öncülük edilmeli, bu sayede gelir dağılımında adalet hedeflenmelidir.
· Enerji üretim alanları imar planlarında tanımlanmalıdır. Özellikle GES uygulamaları ile tarım alanlarının yok edilmesi önlenmelidir.
· Vahşi madencilik faaliyetlerine karşı direnç gösterilmelidir.
· Vahşi sulamanın önüne geçilmelidir. Yağmur suyunu toplama (su hasadı) projeleri mahalle/site ölçeklerinde ele alınmalı, Denizli’nin merkezinde kaybedilen su kaynaklarımızın izi sürülmeli ve hepsi ortaya çıkartılmalıdır.
· Pamukkale’de yapılmak istenen “Dijital Müze” projesinin yanlış yer seçimine yönelik hukuki mücadele desteklenmelidir.
· Şemikler Mahallesi’nde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle onaylanan ve spor tesisi alanının ticari alana dönüştürüldüğü imar planı değişikliğine karşı mücadele sürdürülmelidir.
· “Büyükşehir İmar Yönetmeliği” hazırlıkları tamamlanarak çağa ve stratejik hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla acilen Denizli Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayına sunulmalıdır.
· Tüm bunların yanı sıra Denizli Büyükşehir Belediyesi ile TMMOB ve ona bağlı Meslek Odalarının “Geleceğin Çağdaş Denizli’sini Yaratmak” amacıyla hazırlamış oldukları; “Sağlıklı kentleşme, nitelikli yapılaşma, kültürel, tarihi, doğal çevre değerlerinin korunarak geliştirilmesi ve halka daha nitelikli teknik hizmet sunulması için ortak mesleki faaliyet denetimi ve teknik iş birliği protokolü” ivedilikle imzalanarak yürürlüğe sokulmalıdır.
Konu kendi memleketim olunca yazı uzadı biraz. Daha konuşulacak ve yazılacak çok şey var. Ama hepsinden önemlisi; bu şehre dair sevda, o sevdaya uygun hayâller ve hep beraber yazabileceğimiz bir hikâyemiz var. Ne diyeyim; hepimize kolay gelsin. (26.Temmuz.2024)

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site by Uzman Tescil